8 Eylül 2016 Perşembe

DUA VE YARATICILIK

       İnsanın dua etmesi için âlem ve vahiy aracılığıyla sürekli teşvik ediliyor olmasının ardındaki sebep aslında nedir?

      “Ayakkabınızın bağını bile Allah’tan isteyiniz”* mealindeki hadisi şerif, “Duanız olmasa” ile başlayan ayeti kerime (25:77)**, namazın bir dua ve vakitlendirilmiş, yeryüzünde süregiden bir eylem halkası olarak dinin direği kılınması gibi teşviklerle hayatımızda duanın üst ve alt limitleri belirlenmiş sanki. Duanın “Allah’tan istemeyi” içeren her insan davranışını kapsadığını bilirsek üst limit sınırsız. Tek sınırlayıcı aklımız. Bizim istemeyi akledebildiğimiz en iyi şey yaratıcı aklımızın da sınırı oluyor. Ve Allah kulunun akletme gayreti oranında - rahmetini daima katarak- sonuçlar yaratıyor. İşte bu yüzden yaratıcılık dua etmeyi bilmektir. Yaratıcı her eylemde, Yaradan’ın kulundan istediği tek şey olan O’nun merhametini, eksiksizliğini, birliğini keşifte bir adım daha ileri gideriz. Biliyorum ki benim Rabbim bu imkânsızlığı imkâna çevirir diyerek ateşe adım atar mesela İbrahim ve mucize yaratılır. O mucize İbrahim’in imanıyla ateşe yürümesi hatırına yaratılır. Gayretteki yenilik, benzersizlik, kişiye özgülük, cüzi yaratıcılık hatırına.

        İrade denince nasıl şirktir demiyorsak ve kula verilmiş cüzi iradeyi anlıyorsak, yaratıcılık denince de duadaki yeniliği, cüzi iradeyi anlamalıyız ve tüylerimiz öfkeden diken diken olmak yerine bu kavramdaki imkânların azametinden ürpermeli.

       Yaratıcılık kavramını algılamadaki bu çarpıklık bana psikodrama aracılığıyla kavramla ilk tanıştığım andan beri trajik geldi; gelmeye de artarak devam ediyor. Çünkü Müslüman dünyasının hala muzdarip olduğumuz ataletiyle direk ilgili bir kavramsal budayış bu.

     “Yaratıcı dediğin Allah’tır. Ondan başkası bu iddiada bulunuyorsa şirk koşuyordur. Yani icat çıkarmak, teleskop yapıp gökyüzüne bakmak, uçmaya falan çalışmak, genlerle oynamak hep ucunda şirk görünen kaçınılması gereken günahlardır.” Nitekim yapılmamış ve yaptırılmamıştır da yaratıcı düşünmeyi gerektiren bu tarz eylemler “müslüman” toplumlarda. Budayıcılık, bugünün bilim camiasında farklı fikirlere tahammülsüzlüğe kadar inmiş durumda. Üretkenliği ve yeniliği destekler görünen söylemlerin, politikaların ortasındayız fakat budayıcılarımızı da keskinleştirmeye devam ediyoruz bir taraftan.

        Elbette kâfirlerin kavramlarıyla konuşmaya başlayalım, hiçbir savunmamız kalmasın demek değil bu serzeniş. Sadece şu: eğer değerlerimiz arasına almamız gereken unuttuğumuz için uzun süredir kaybettiğimiz bir kavram varsa o da insanın cüzi yaratıcılığıdır.

*"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Sizden herkes, ihtiyaçlarının tamamını Rabbinden istesin, hatta kopan ayakkabı bağına varıncaya kadar istesin." Tirmizî, Daavât 149, (3607, 3608).


**Furkan Suresi,77: “Duanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin!....